X..
İnsan bahane güdüsüdür hayatın.. ve hayat bir miftahtır durduğunda kapının... Binbir türlü kapı olsa dahi verdiğin vedadır seçeceğin kapıların... Böyle bir veda ile başlar nefes almalar bazen. Böyle bir terk ediş ile yoluna girer hisler, düşünceler. Sonuna bakıldığında kalan gerçekten sen misin ? Yoksa olmadığın, olduramadığın, olmasına mani olmadığın farklı bir tür mü ? Ucu açık bir soru daha. Boşluklarla dolu bir yer ki burası, " Boşlukları doldurunuz " sorusuna kimi zaman verecek cevabımız kalmıyor. Genelde yazdıklarımızda sallamasyon birer yanıt oluyor. Derin diye tabir edilen yerin sadece yüzeyine bakıyoruz ve buna göre şekillendiriyoruz bir çok şeyi. İnsan derinliklerden korkar değil mi Albay'ım ? İşte bir Oğuz Atay karakteri bazen her şeyi özetleyebiliyor... Okumak bu yüzden güzel. Bir çok karakterle arkadaş oluyorsunuz. Yeri geliyor onlardan fikir alıyorsunuz. Yeri geliyor bir karaktere sövüyor, yeri geliyor karakter için ağlıyor, kimi zamansa destekliyoruz. Peki kaçımız kendi ile özdeşleştiriyor ve alıntılıyor ? Artık bir çoğumuzun derdi " diksiyon " ve Kitap gibi bir tarihi " diksiyonu düzeltiyor " diye okuyoruz.. Sanırım kitabı okumanın gayesi ve biçimi değişti. Örneği olmayan şeyler değerlidir derler. Peki bizim bir örneğimiz dahi yokken neden değersiz hissediyoruz ? Başka bir aklın gereksiz denk getirdiği kelimeleri kendimize kahır ediyorken neden yıllar önce yaşamış bir karakterin güzel bir cümlesiyle tebessüm etmiyoruz ? ( Edenlere ne mutlu ) Sanırım tek çözüm kendimizi hatırlamak...
Başlamak... Veda ile mesela. İnsan en çok neye veda etmek ister ? Geçmişine mi ? Geleceğine mi ? Peki hangisi hangi koşulda kazanır ? O anın hissi mi ? Rasyonel bir gözlem mi ? İşte bunun yüzlerce cevabı var. Bence birçok şeye " Veda " edemediğimiz için birçok acıya maruz kalıyoruz. Düzelir temennisi bizi düzelemeyecek bir kalıba sokabiliyor çoğu zaman. İstisnalar vardır elbette ama Veda etmeyi, yürüyebilmeyi, yürüyebilme görevini hem fiziken hem ruhen yapabilmeyi iyi, anlaşılır öğrenmemiz gerekiyor kanısındayım. Öncelikle Veda nedir ? Bir şeylerden mahrum kalmak mı ? Sana iyi gelmediği için olayı, nesneyi, kişiyi terk-i diyar etmek mi ? İşte burayı iyi irdelersek ve hayatımızı baz alıp karar verirsek her şey olmasa dahi bir kısım şeyler yoluna girmeye başlayacak gibi duruyor. Veda insandır. Veda ruhtur ve " Veda " Yokluğun ileride acı vermeyecek halidir. Kastım sadece insanlar değil, genel olarak bir durumdan bahsediyorum. İnsan kendisine acı veren bir nesneden de vazgeçip veda edebilir ( Tabii yeteri kadar cesaretliyse ) Bağlılıklarınız ne kadar fazlaysa vedalarınız o kadar basit ve kısa sürer der bir yazar. Çok doğru değil mi ? Veda birazda bağlılıklarımızla orantılı. Can Yücel'in dediği gibi; " Bağlanmayacaksın öyle körü körüne "... Sana iyi gelmiyorsa kenara koy ve orada kalsın. Yazıldığı kadar kolay değil farkındayım. Ama bunları uygulamadan da kendimizi tam anlamıyla hayat denilen yerin içine atamıyoruz. Zaman geçerken A nesnesine takıl, seni üzen B şahsına tolerans göster, Seni boğan bir C ortamına sabır göster ve gidecek senin en değerli şeyin zamanın olsun.. Böyle düşündükçe ne çok zaman kaybımız olduğunu görüyoruz...
Yontacağız kendimizi, kendimiz ile. Benlik denen hissin içinde bulunabilmek için vedalaştığımız kendimizle konuşacağız. Bu delilik değil aksine zekilik belirtisidir. İnsan kendi kendine gelmediğinde ( olumsuz anlamda ) delilir. Öncesi mutsuzluk, sonrası değersizlik, daha sonra hiçlik.. Hiçlikten kastım Nasreddin hocanın kıssadan hissesinde ki " Hiçlik " değil elbette. Daha negatif daha eksilere inmek belirmek istediğim.. Umarım İnsan olabilmeyi ilk önce kendimizde öğrenebiliriz. Kendimize sorduğumuz soruların cevabını sadece kendimiz verebiliriz.. Ve son olarak geleceğe " VEDA " etmemek için bugünü, hemen kendimize bir kalem ve kağıt yardımıyla sormalıyız.. Tek çözüm sormak. En önemlisi ise "İlk kendimize "... İlklerimize..
Sürç-i lisan ettiysek af ola..,

Um dos meus pastores me ensinou algo que eu trago comigo até hoje, ele disse: Viviane, se você não deixar ir o que é velho, você nunca receberá o novo que Deus tem para lhe dar, e é exatamente isso, Sam, as vezes tenho a sensação de que se apegar com todas as forças aquilo que não me faz bem é melhor do que abrir mão dele para esperar receber o novo que eu ainda não conheço. O fato é que somos imediatistas, nos deixamos levar pelo que vemos, tocamos, sentimos e levando para o lado espiritual da coisa, a fé tem muito haver com isso, pois ela é a certa daquilo que não vemos, mas temos certeza que irá acontecer, acredito que muito se resume a fé tanto no que é bom ou até ao inverso. Acredito que seja mais ou menos isso. Excelente artigo, encantada!
YanıtlaSil