SIFIR ÇİZGİSİ.. YA DA ? - Birmiftahis

23 Aralık 2021 Perşembe

SIFIR ÇİZGİSİ.. YA DA ?

Mrs. X..    

     İnsan olmak zor zanaat, ey insan. Düşünme gibi bir refleksin var bir kere, istesen de istemesen de. Çok garip değil mi bu ? Rastgele gelinen bir kavanozun içinde ömrünü tüketiyorsun. Sanırım tükettiğin yer çok önemli. Bunu yolun belki de en sonunda öğreniyorsun. Peki sen nerede tükettin veya tüketiyorsun ? Bir mecburiyetin içinde mi? Bir huzurun evinde mi ? Bu biraz insanın objektif bakması ve kendine itiraf etmesiyle alakalı. İnsan kendini ne kadar inkar ederse o kadar çok hata yapıyor ve yanlış kararlar alıyor. İşin kötüsü kendini aciz görüp üzülmeye tabii oluyor. Neden üzüldüğü kabı terk etmez insan ? Yine mecburiyetler mi ? Ee ölüm var ? Ne yani mecburen mi öleceğiz ? Hayır. Bu doğduğumuzda belli. Başı ve sonu belli olan bir yerde üzüntü dolu bir kavanozda kalmanın anlamı ne ? Dünya'ya bir kez daha mı geleceğiz ? Öyle bir şansımız daha yok. İnsan diyorum insan.. Gözden geçirmeli kendini, çevresini, gökyüzünü. Meşhur bir özdeyişimiz var bizim. " Kervan yolda düzülür " diye. Kervan'ı bırak, yola çıkmaya korkuyoruz. Acı dolu bir hayat yaşayıp sonra Hayat şöyle, kader böyle diye sızlanıyoruz. Her tercihin bir dönüşü vardır " ZOR " bile olsa. Hayatın bana öğrettiği bir şey daha varsa o da şudur; " Kolay ve acele alınan tercihlerin sonu hep vasatlık ve hüsran oluyor ".  Bu nedenle kendi kendini gör, kendi kendinle konuş. Bu işin tek çözümü bu gibi gibi. .

       Aynaya bugün hiç baktın mı ? Gökyüzünde ki bulutları gördün mü ? Kaç kar tanesi değdi saçına ? Kaç yağmur damlası duydun ezgi dolu ? Belki bunların hiçbirini yapmayıp dört duvar içinde oturup izledin. Peki hangisinde hangi duyguları hissettin ? Eğer hissettiysen bunların kaçı seninle ilgili ? İnsan kendini kimi zaman bilmese bile o an hissettiği duyguları mutlaka bilir. Kaçında sen vardın kaçında sen yoktun ? Beklenti miydi hissin yaşadıkların mı ? Keşkeler mi İyikiler mi ? Tebessümler mi Gözyaşları mı ? Hangisi vardı ? Hangisine daha yakındın ? Böyle böyle insan bilebiliyor kendini, kalbini, bakışını, çehresini. Bu nedenle kalbinin sesini dinlemek her zaman olmasa bile böyle güzel havalarda önemli bir yer kaplıyor. İnsan o masum anda şeffaf oluyor kendine. Bazen özdeşleştiriyor kendini. Bir kar damlası olsam nereye düşerdim veyahutta bir yağmur damlası olsam nereye düşerdim diye ? Size olmuyor mu böyle ? Bana her zaman oluyor da sadece söylemek istedim. Çok farklı bir kapıya çıkıyor insan böyle bir düşüncede. İsterseniz şu havalarda deneyebilirsiniz. Nasılsa ücretsiz! 

    Özü sözü insan diye başlar bazı yapıtlar. Özü sözü kendin diye ekler hayat. Başlangıç noktasını o seçer. Biraz büyütür anne baba eşliğinde seni. Gerisini sana bırakır. Kötüyse dön, mutsuz hissediyorsan bırak, mutlu ve huzurluysan çoğalt der soyut bir şekilde. Ama bir çoğumuz bunu fark edemiyoruz bile. Zaman hızlı akıp diyor bahanesiyle boşu boşuna güzel günlerimizi ziyan ederiz. Kitap okumayı bir  zaman kaybı olarak görür. Bazı üç saatlik dizileri ezbere biliriz. Bir karakterin başka bir karaktere yaptığı kötülüğü mıh gibi aklımıza kazır, Yaptığı iyiliği saflık, enayilik olarak nitelendiririz. Şiddet olaylarını krallık, vefayı görmezden geliriz. Toplum olarak mı böyleyiz bireysel olarak böyle bir eğilimimiz mi var henüz karar veremedim. Ama ben de oluşan fikir şu; Beyinin iş yapmamayı, zorlamadığın sürece öyle bir şey yapmadan duracağını ve şeker tüketeceğini neredeyse hepimiz biliyoruz. Bu nedenle Ataleti seven bir toplumuz. Basiti tercih ediyoruz. Boş izlemek ve algıda seçiciliği ( çoğunlukla olumsuz anlamda ) iyi yapıyoruz. O yüzden acının içinde bile olsak bir zamandan sonra normale dönüyor. İnsan mutsuzluğunu, kalp kırıklığını normal olarak görmeye başlıyor ve orayı konfor alanı belirliyor Kurbağa deneyi gibi.. Öyle öyle yıllar geçiyor ve yaş ilerledikçe pişmanlık ömür boyu yakasını bırakmıyor.. 

    Sona gelirken.. Siz siz olun nefes aldığınız sürece bir şeyleri değiştirmek için mücadele edin. Hayata gözlerinizi yummadan güzel şeyler bırakın. Bir insana verilen ufacık bir tebessüm bir çok zaman Dünyalara bedel olabiliyor bunu unutmayın. Hayat üzülmek için çok kısa hele orada kalmak için çok çok kısa. Mutlu edin, mutlu olun. Hayata mutlu olmak amacıyla gelmedik elbette ama bir çok güzel şeyde mutlu olduğumuz anlarda oluyor. Bilimi, bilgiyi, okumayı ve yazmayı arayın. Yazın çok saçma olsa bile. Bir zamandan sonra nasıl su gibi yol bulduğunu göreceksiniz.. Ve her ne olursa olsun söylemek istediğiniz ne varsa söyleyin.. İçinizden ne geçiyorsa, ne bekliyorsanız dile getirin. Karşı tarafın anlayamayabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Özetle net olun. Beklentilerinizi, isteklerinizi dile getirin. Çünkü mezarlıklar söyleyemeyenlerle dolu, gururuna yenilenlerle dolu. Söylemeniz hiçbir şey eksiltmez, ama ilerisi için bir yol ve çok şey kazandırabilir.. Bugün bir başlangıcınız olsun. Hayata dair, kendinize dair, tebessüme dair..

Sürç-i lisan ettiysem af ola...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara