Birmiftahis: seçenek
seçenek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seçenek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Eylül 2021 Çarşamba

YOLUN SONUNA KAÇ HAYAT SIĞAR ?

Eylül 08, 2021 0 Comments

 Bir insanın ömrüne kaç hayat sığabilir ? Kaç maske takar, kaç karaktere bürünebilir ? Ya da Çizmek istediği yaşamsal görsellerin hangi birine bu girişimlerle ulaşmaya cüret edebilir ? Hepsi herkes için birer soru işareti. Cevabı mı ? O, gökyüzü ile yeryüzü arasında gidip gelen bakışmalarda. Yani bakışımız, görüşümüz ve beliren simyalar da... Bu zamanlar da çoklu ( multi ) dediğimiz her şeye daha çok rağbet gösteriyoruz ve zaman artısı olarak hibemize konduğunu zannediyoruz. Bazı durumlarda kuşkusuz doğru bir metot.. Ama kolayımıza geldiği için genele yayıyoruz. Tıpkı yıllar önce atari kasetlerinin üzerinde yazan " 99 in 1 " oyunlar gibi. Çoklu gördüğümüz aslında bir tek olabiliyor fark edilmiyor, belki de edilemiyor.. O kadar uyaranla dolu ki hayatlarımız, o kadar gereksiz cümle kalıplarıyla dolu ki dağarcıklarımız.. Nerede gösterileceğini bilmediğimiz cümlelerimiz, nerede kalıplaştıramayacağımız uyaranlarımız var. Hepsi birbirine karışmış, bir çoğu muallak ama hepsi hayatlarımız, zamanlarımızı işgal etmekte... Yani özetle, durmayan bir hayat döngüsünde biraz duran bir çok şeyi görme fırsatına sahip olacak..

    Bir çok insan yazılarım da neden sık soru sorduğumu merak ediyor. Bu aslında güzel bir şey benim için, ilgilerini çekmesi ve okunması beni mutlu ediyor. Bir işe yarıyormuşum gibi hissediyorum. Soru; Hayatın, belki de varoluşun başlangıç noktası gibi.. Anne karnında başlıyor sorular ile tanışmamız. " Cinsiyeti ne olsun ile başlar... Adı ne olsun ile devam eder... " Çoğaltılabilir aklınıza başka sorularda gelebilir. Bence işin özü, cevabı soruların içinde gizli sanki. Hali hazırda bulunan, ileride bulunacak olan tüm her şeyin tek bir sorudan çıkması güzel bir örnek değil mi ? Soran insan merak eder, soruyu fark eden insan ise bulmuştur. Detaylara takılmak böyle güzellikler doğurur işte.. Hep bir kapı kolunda zihnimiz, fikirlerimiz. Bir ayrıntıyı yakaladığında tutar  açıverir. Bazen biz göremeyiz ama ileride bir yerde bekliyor olacaktır bizi. Tıpkı kitapları okuduğumuzda bir şey anlamıyormuş hissinin uyandırdığı gibi. Bazılarını fark etme zamanında değilizdir ya da  ona hazır değilizdir ama o bizimledir. İnsan bu, gözünün gördüğünü bazen farklı yorumlamaya meyillidir. Sahici değil de perestliktir gayesi..

    İşin özüne, yazının sonuna gelecek olursak.. Multi bir Dünya'nın tekil varlıklarıyız. Sağdan soldan bir şeyler toplayarak inşa ediyoruz, oluşturuyoruz kendimizi ve çevremizi. Yazdığımız her yazı, okuduğumuz her kelime ordusu, gördüğümüz her görsel... ( Aklınıza daha niceleri gelirse ) Dünya'da bulunmamızın yegane hediyesi. Kimileri bu hediyeyi kabul etmek istemez. Bu hediyenin sorumluluğu vardır çünkü ve genellikle bu sorumluluğu kimse kabul etmez. Zor mu ? Neye ve kime göre ? Bir yazara, artık yazma, bir okura, artık okuma denilebilir mi ? Denildiği takdirde nasıl bir dönütü olur ? İşte cevabı tam olarak bu. Tercihlerimizin kurbanı değil, genelde sonuçları oluruz. Bir hayata bin hayat sığdırabilecek bir potansiyele sahipken ego sahibi olup hatta kibirlenip hepsini elimizin tersiyle itip tek bir hayata tamah ederiz. Bu nedenle tercih sadece insan kaynaklı değildir. Bazen kitap istemez, kalem istemez insanı... Sakın biz istenmeyen insanlardan olmayalım. Onca hayata dokunup, onca kelimeyle yoğrulmayı kim istemez ? Biz, bizim sayemizde var oluruz.. Aklınız, ruhunuz güzellikler ile yoğrulsun.. Sürçülisan ettiysem af ola...


   



Bu Blogda Ara