Birmiftahis: ahmet şerif izgören
ahmet şerif izgören etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ahmet şerif izgören etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2021 Cumartesi

AVUCUNUZDAKİ KELEBEK

Ekim 02, 2021 2 Comments

     Çoğu zaman farkında bile olmadığımız gizli bir özne bu " Kelebek " ... Bize öğreten Ahmet Şerif İzgören'e sevgilerle..

        İnsan için en zor aşamadır kendisiyle konuşması, yüzleşmesi. Bu cümle tam olarak bana bunu ifade ediyor. Kaç kişi elindeki kelebeğin farkında ? Ya da kaç kişi bunu yapmaya cesaret edebiliyor ? Bazen kendimizi ifade edemiyoruz. Bizim yerimize  söylenen, yazılan bir kelime, bir cümle her şeyi hatırlatıyor bize. Garip değil mi ? Bize bizi hatırlatıyor. Demek ki insan her şey değil, bir şey olmalı ilk önce. Ya doğal sayıların başlangıcı gibi ( 0 ) sıfırdan ya da sayma sayıları gibi ( 1 ) den başlarız. Hangisine yakınsak oralıyız.. Tabi bunu dürüstçe kendimize ifade edebilirsek... Bu nedenle ilk önce " Bilmiyorum " kavramını kendimizde bir test edelim. Sonra bilgilere geçmesi kolay. Geçmişten günümüze tüm filozofların " Kendini Bil " söylemi yersiz değilmiş demek ki. Bu sonuçla insan kendini bilmediği için kendinden ve yüzleşmekten korkar diyebilir miyiz ? ...

        Geçmiş denilen bir zamanın içinde olmuşlarla idare ederiz çoğu zaman. Geçmesini ve durmasını istediğimiz her anın sadece hatırat olarak kaldığını kısmen kabullenemeyiz. " Keşke " farsça kökenli bir kelime ve temenni anlamına geliyor. Biz o kadar yersiz yerlerde başvurmuşuz ki bu kelimeye, haliyle olumsuz algılanan bir kelime olarak kalmış zihinlerde. Keşke demekte güzeldir bazı durumlarda. Demesini bilmek, zamanı denk getirmek önemli. Tüm olumsuz davranışlarda ya da sonuçlarda " Keşke yapmasaydım, etmeseydim " diyorsak kolaya kaçıp kendimize yük bindirmiş oluruz. Bunu demeden önce, durumu tüm detayıyla ele alıyor muyuz ? Kaçırdığımız nüansları görebiliyor muyuz ? Tam olarak burada başlıyor İnsanın insana dair " Keşke "si.. Keşke bir temenniydi, KEŞKE görebilseydik...

        Şimdi tekrar Kelebeğimize dönecek olursak... Ne durumda, hangi koşulda olduğuna hiç baktınız mı ? Sirius yıldızı gibi parlarken kanatları... Göremedik değil mi ? Bakmadık bile avuçlarımıza...  Hayat temaşası deyip geçtik, sadece çizgilerini görebildik ellerimizin..  O çizgilerden fal bile baktılar daha sonra. İstediklerimize inandık, istemediklerimize dudak büktük. Ama o bizi, kelebeği bir türlü görmedik, gösterilmedi.  Şimdi avucunu açtığında o kelebeği (seni) gördüğünü varsayacak olursak NE SÖYLEMEK İSTERDİN ? Şuana kadar ki zaman dilimini baz aldığında nasıl tepkiler verirdin ? Bastırıp öldürmek mi isterdin ? Avuçlarında bırakıp kafeste yaşamasını mı ? Yoksa avuçlarını açıp serbest kalmasını mı ? Aslına bakılırsa HER ŞEY BİZİM ELİMİZDE.. Bakın bir metafor ne çok soru sordurtuyor insana değil mi ? Kendiyle ilgili, kendire dair... 

   *     Yeniden doğmak, yeniden fark etmek hiçte zor değil. Karamsarlığa düşmeye, alınan nefesin değerini düşürmeye, geri gelmeyeceğini bildiğimiz halde har vurup harman savurmaya hakkımızın olmadığı kanısındayım. İster Otuzlarında ister Kırklarında ol, Sen " YAPARIM " diyorsan konu kapanmıştır. Deneyerek yenilmek(öğrenmek), Denemeden " AH " demekten daha iyidir. En azından yaşadığımızı, bir şeyler yapabildiğimizi gösterir. Hayat boyunca o kapıya vurmaya devam edin. Sonunda açılacak... Umut budur, görünmeyeni canlandırma sanatı... /*

        Son olarak başımıza negatif bir durum geldiğinde Hayata isyan edip küfretmek yerine, Onca işinin, düzeninin arasında bir de size ders verecek kadar değer verdiğini düşünün. Emin olun bu düşüncede ne stresiniz ne de kaygınız olacak. " Şey " diye betimlemek kolaydır. Mühim olan onu somut bir şekilde ifade edebilmek. Umudun güzelliği ruhunuza konsun..

Sürç-i lisan ettiysem af ola..

( Ahmet Şerif İzgören'in başka Avucunuzdaki kelebek adlı kitabını daha sonra diğer kitaplarını gözden geçirmenizi naçizane tavsiye ederim )..



Bu Blogda Ara