Aralık 2021 - Birmiftahis

31 Aralık 2021 Cuma

YENİ BİR DÜNYA KUR KENDİNE!

Aralık 31, 2021 1 Comments

     İyi ve kötü yine sonunu getirdik 8766 Saat525.960 Dakika, 31.557.600 Saniye, 1.893.456.000 Salise olan 1 yılın sonuna.  Umuyorum bol tebessümlü, bol okumalı ve sağlıklı geçmiştir.. Bu yıl hepimize birçok şey öğretti. Bunların en önemli olanı " fark etmek, farkına varmak " sanırım. İnsan merkezli olmanın tedirginliği, kendini düşünmenin bencilliği arasına gidip geldik çoğu kez. Ama kendimizi daha iyi dinlediğimizi düşünüyorum. Pek çok kapanma sonrası kendi başımıza kalabildik. Kimimiz kendini dinledi, kimimiz görmezden gelip devam etti, kimimiz hiç takmadı bile, geçiştirip zaman öldürdü. Siz hangisiydiniz ? Kendinizi  görebildiniz mi ? Daha genel bakacak olursak birçok kötü, talihsiz olaylarda oldu elbette... Deprem.. Çıkan yangınlarda yanan 116 bin 365 alan.. Sayısız çocuk, kadın cinayeti... Toplum olarak çabuk unutuyor ve kabulleniyoruz bu tür olayları.. Üzücü, acı ama gerçek.. Bunların yanında iyi şeylerde oldu. Mesela Tokyo Olimpiyatlarında Milli sporcu Mete Gazoz okçulukta, milli boksör Busenaz Sürmeli ise 69 kiloda altın madalya kazanarak, Olimpiyat şampiyonu oldular.  Kovid aşısı bulundu. Belki de bu en önemlisiydi insanlık için... Hepsi geride kaldı ve 2022'ye saatler kaldı.. Ne çok olay yaşamışız.. Neredeyse her tür olaya şahitlik etmişiz sessizce... Dünya işte.. Geliyor, geçiyor, gidiyoruz..

    Kendimize bakacak olursak biz neler yaptık ? Mesela geçen yılbaşında verdiğimiz sözleri tutabildik mi  ? ya da kaçına vakıf olduk ? Hangi verdiğimiz radikal kararı koruyabildik ? Ya özgür bıraktıklarımız ? Daha doğrusu kendimizi özgür hissetmek adına kimin huzuruna ihtiyaç duyduk ? Hepsi kendi içinizde edeceğiniz muhakemeler, şimdiden başarılar :) Biliyorum hakimin kendimiz olduğu bir davada yüksek ihtimalle kendimizi sürekli haklı göreceğiz. Objektif olmak bu durumda çokça zor ama iyi-kötü, verimli-verimsiz, hüzün-mutluluk terazisinde gerekli donelerin tartılması mümkün. Her şey biz için, iyiliğimiz ve Dünya'ya getireceğimiz bilgi ve tebessümler için. Buna değer olan her şey kabul.. Yeter ki kabullenmeyi ve uygulamayı erken yapalım. Bir nevi Z raporu.. Bilirsiniz Z raporu gün sonu alınan ve o gün yapılan tüm işlemleri gösteren bir belge. Biz de bugün üşenmeden yıl sonu raporumuzu çıkaracağız. Bakalım kaçımız kendiyle yüzleşecek, beğenmediği huyları bırakacak, bağımlı oldukları her şeyle vedalaşacak... Bunları ben göremesem de okuyan her kes aynaya bakacak. Öyle umut ediyor ve diliyorum..


    Zamanınızdan çalmamak için bu kez  biraz daha kısa tutacağım.. Envanterimizle, kendimizle gerekirse milyon kere pes etsek bile yeniden başlayacağız. Birçok şeye inat, birçok his ile birlikte. Gerekirse sessizce ama mutlaka bir yerde o adımı atacağız. Düşünmek bu yüzden güzel. Önümüzü görebilmek için. Kaygılar mutsuz olmak için değil çalışmak için, düzeltmek için var. Kötüye yorduğumuz her şey daha da etkiliyor bizleri. Bazen iyiyi bile kötüye yoruyoruz... Bu yıl kötülüklerden alacağımız derslerle, iyiliğin verdiği güven ile hayatımıza devam edebiliriz. Bahadır Yenişehirlioğlu'nun dediği gibi; " Kendinize yatırım yapın. Ne anneniz ne de babanız sizi, sizin olduğunuz kadar önemsemez". Son olarak, Kendinizi ihmal etmediğiniz, daha çok gülüp daha çok işler başardığınız, dertleri lehinize çevirdiğiniz bir yıl dilerim.. Kalın sağlıcakla..



 

    

23 Aralık 2021 Perşembe

SIFIR ÇİZGİSİ.. YA DA ?

Aralık 23, 2021 0 Comments

Mrs. X..    

     İnsan olmak zor zanaat, ey insan. Düşünme gibi bir refleksin var bir kere, istesen de istemesen de. Çok garip değil mi bu ? Rastgele gelinen bir kavanozun içinde ömrünü tüketiyorsun. Sanırım tükettiğin yer çok önemli. Bunu yolun belki de en sonunda öğreniyorsun. Peki sen nerede tükettin veya tüketiyorsun ? Bir mecburiyetin içinde mi? Bir huzurun evinde mi ? Bu biraz insanın objektif bakması ve kendine itiraf etmesiyle alakalı. İnsan kendini ne kadar inkar ederse o kadar çok hata yapıyor ve yanlış kararlar alıyor. İşin kötüsü kendini aciz görüp üzülmeye tabii oluyor. Neden üzüldüğü kabı terk etmez insan ? Yine mecburiyetler mi ? Ee ölüm var ? Ne yani mecburen mi öleceğiz ? Hayır. Bu doğduğumuzda belli. Başı ve sonu belli olan bir yerde üzüntü dolu bir kavanozda kalmanın anlamı ne ? Dünya'ya bir kez daha mı geleceğiz ? Öyle bir şansımız daha yok. İnsan diyorum insan.. Gözden geçirmeli kendini, çevresini, gökyüzünü. Meşhur bir özdeyişimiz var bizim. " Kervan yolda düzülür " diye. Kervan'ı bırak, yola çıkmaya korkuyoruz. Acı dolu bir hayat yaşayıp sonra Hayat şöyle, kader böyle diye sızlanıyoruz. Her tercihin bir dönüşü vardır " ZOR " bile olsa. Hayatın bana öğrettiği bir şey daha varsa o da şudur; " Kolay ve acele alınan tercihlerin sonu hep vasatlık ve hüsran oluyor ".  Bu nedenle kendi kendini gör, kendi kendinle konuş. Bu işin tek çözümü bu gibi gibi. .

       Aynaya bugün hiç baktın mı ? Gökyüzünde ki bulutları gördün mü ? Kaç kar tanesi değdi saçına ? Kaç yağmur damlası duydun ezgi dolu ? Belki bunların hiçbirini yapmayıp dört duvar içinde oturup izledin. Peki hangisinde hangi duyguları hissettin ? Eğer hissettiysen bunların kaçı seninle ilgili ? İnsan kendini kimi zaman bilmese bile o an hissettiği duyguları mutlaka bilir. Kaçında sen vardın kaçında sen yoktun ? Beklenti miydi hissin yaşadıkların mı ? Keşkeler mi İyikiler mi ? Tebessümler mi Gözyaşları mı ? Hangisi vardı ? Hangisine daha yakındın ? Böyle böyle insan bilebiliyor kendini, kalbini, bakışını, çehresini. Bu nedenle kalbinin sesini dinlemek her zaman olmasa bile böyle güzel havalarda önemli bir yer kaplıyor. İnsan o masum anda şeffaf oluyor kendine. Bazen özdeşleştiriyor kendini. Bir kar damlası olsam nereye düşerdim veyahutta bir yağmur damlası olsam nereye düşerdim diye ? Size olmuyor mu böyle ? Bana her zaman oluyor da sadece söylemek istedim. Çok farklı bir kapıya çıkıyor insan böyle bir düşüncede. İsterseniz şu havalarda deneyebilirsiniz. Nasılsa ücretsiz! 

    Özü sözü insan diye başlar bazı yapıtlar. Özü sözü kendin diye ekler hayat. Başlangıç noktasını o seçer. Biraz büyütür anne baba eşliğinde seni. Gerisini sana bırakır. Kötüyse dön, mutsuz hissediyorsan bırak, mutlu ve huzurluysan çoğalt der soyut bir şekilde. Ama bir çoğumuz bunu fark edemiyoruz bile. Zaman hızlı akıp diyor bahanesiyle boşu boşuna güzel günlerimizi ziyan ederiz. Kitap okumayı bir  zaman kaybı olarak görür. Bazı üç saatlik dizileri ezbere biliriz. Bir karakterin başka bir karaktere yaptığı kötülüğü mıh gibi aklımıza kazır, Yaptığı iyiliği saflık, enayilik olarak nitelendiririz. Şiddet olaylarını krallık, vefayı görmezden geliriz. Toplum olarak mı böyleyiz bireysel olarak böyle bir eğilimimiz mi var henüz karar veremedim. Ama ben de oluşan fikir şu; Beyinin iş yapmamayı, zorlamadığın sürece öyle bir şey yapmadan duracağını ve şeker tüketeceğini neredeyse hepimiz biliyoruz. Bu nedenle Ataleti seven bir toplumuz. Basiti tercih ediyoruz. Boş izlemek ve algıda seçiciliği ( çoğunlukla olumsuz anlamda ) iyi yapıyoruz. O yüzden acının içinde bile olsak bir zamandan sonra normale dönüyor. İnsan mutsuzluğunu, kalp kırıklığını normal olarak görmeye başlıyor ve orayı konfor alanı belirliyor Kurbağa deneyi gibi.. Öyle öyle yıllar geçiyor ve yaş ilerledikçe pişmanlık ömür boyu yakasını bırakmıyor.. 

    Sona gelirken.. Siz siz olun nefes aldığınız sürece bir şeyleri değiştirmek için mücadele edin. Hayata gözlerinizi yummadan güzel şeyler bırakın. Bir insana verilen ufacık bir tebessüm bir çok zaman Dünyalara bedel olabiliyor bunu unutmayın. Hayat üzülmek için çok kısa hele orada kalmak için çok çok kısa. Mutlu edin, mutlu olun. Hayata mutlu olmak amacıyla gelmedik elbette ama bir çok güzel şeyde mutlu olduğumuz anlarda oluyor. Bilimi, bilgiyi, okumayı ve yazmayı arayın. Yazın çok saçma olsa bile. Bir zamandan sonra nasıl su gibi yol bulduğunu göreceksiniz.. Ve her ne olursa olsun söylemek istediğiniz ne varsa söyleyin.. İçinizden ne geçiyorsa, ne bekliyorsanız dile getirin. Karşı tarafın anlayamayabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Özetle net olun. Beklentilerinizi, isteklerinizi dile getirin. Çünkü mezarlıklar söyleyemeyenlerle dolu, gururuna yenilenlerle dolu. Söylemeniz hiçbir şey eksiltmez, ama ilerisi için bir yol ve çok şey kazandırabilir.. Bugün bir başlangıcınız olsun. Hayata dair, kendinize dair, tebessüme dair..

Sürç-i lisan ettiysem af ola...





18 Aralık 2021 Cumartesi

KABUK ve VEDA

Aralık 18, 2021 1 Comments

X.. 

   İnsan bahane güdüsüdür hayatın.. ve hayat bir miftahtır durduğunda kapının... Binbir türlü kapı olsa dahi verdiğin vedadır seçeceğin kapıların...    Böyle bir veda ile başlar nefes almalar bazen. Böyle bir terk ediş ile yoluna girer hisler, düşünceler. Sonuna bakıldığında kalan gerçekten sen misin ? Yoksa olmadığın, olduramadığın, olmasına mani olmadığın farklı bir tür mü ? Ucu açık bir soru daha.  Boşluklarla dolu bir yer ki burası, " Boşlukları doldurunuz " sorusuna kimi zaman verecek cevabımız kalmıyor. Genelde yazdıklarımızda sallamasyon birer yanıt oluyor. Derin diye tabir edilen yerin sadece yüzeyine bakıyoruz ve buna göre şekillendiriyoruz bir çok şeyi. İnsan derinliklerden korkar değil mi Albay'ım ? İşte bir Oğuz Atay karakteri bazen her şeyi özetleyebiliyor... Okumak bu yüzden güzel. Bir çok karakterle arkadaş oluyorsunuz. Yeri geliyor onlardan fikir alıyorsunuz. Yeri geliyor bir karaktere sövüyor, yeri geliyor karakter için ağlıyor, kimi zamansa destekliyoruz. Peki kaçımız kendi ile özdeşleştiriyor ve alıntılıyor ? Artık bir çoğumuzun derdi " diksiyon " ve Kitap gibi bir tarihi " diksiyonu düzeltiyor " diye okuyoruz..  Sanırım kitabı okumanın gayesi ve biçimi değişti. Örneği olmayan şeyler değerlidir derler. Peki bizim bir örneğimiz dahi yokken neden değersiz hissediyoruz ? Başka bir aklın gereksiz denk getirdiği kelimeleri kendimize kahır ediyorken neden yıllar önce yaşamış bir karakterin güzel bir cümlesiyle tebessüm etmiyoruz ? ( Edenlere ne mutlu ) Sanırım tek çözüm kendimizi hatırlamak...

    Başlamak... Veda ile mesela. İnsan en çok neye veda etmek ister ? Geçmişine mi ? Geleceğine mi ? Peki hangisi hangi koşulda kazanır ? O anın hissi mi ? Rasyonel bir gözlem mi ? İşte bunun yüzlerce cevabı var. Bence birçok şeye " Veda " edemediğimiz için birçok acıya maruz kalıyoruz. Düzelir temennisi bizi düzelemeyecek bir kalıba sokabiliyor çoğu zaman. İstisnalar vardır elbette ama Veda etmeyi, yürüyebilmeyi, yürüyebilme görevini hem fiziken hem ruhen yapabilmeyi iyi, anlaşılır öğrenmemiz gerekiyor kanısındayım. Öncelikle Veda nedir ?  Bir şeylerden mahrum kalmak mı ? Sana iyi gelmediği için olayı, nesneyi, kişiyi terk-i diyar etmek mi ? İşte burayı iyi irdelersek ve hayatımızı baz alıp karar verirsek her şey olmasa dahi bir kısım şeyler yoluna girmeye başlayacak gibi duruyor. Veda insandır. Veda ruhtur ve " Veda " Yokluğun ileride acı vermeyecek halidir. Kastım sadece insanlar değil, genel olarak bir durumdan bahsediyorum. İnsan kendisine  acı veren bir nesneden de vazgeçip veda edebilir ( Tabii yeteri kadar cesaretliyse ) Bağlılıklarınız ne kadar fazlaysa vedalarınız o kadar basit ve kısa sürer der bir yazar. Çok doğru değil mi ? Veda birazda bağlılıklarımızla orantılı. Can Yücel'in dediği gibi; " Bağlanmayacaksın öyle körü körüne "... Sana iyi gelmiyorsa kenara koy ve orada kalsın. Yazıldığı kadar kolay değil farkındayım. Ama bunları uygulamadan da kendimizi tam anlamıyla hayat denilen yerin içine atamıyoruz. Zaman geçerken A nesnesine takıl, seni üzen B şahsına tolerans göster, Seni boğan bir C ortamına sabır göster ve gidecek senin en değerli şeyin zamanın olsun.. Böyle düşündükçe ne çok zaman kaybımız olduğunu görüyoruz...

    Yontacağız kendimizi, kendimiz ile. Benlik denen hissin içinde bulunabilmek için vedalaştığımız kendimizle konuşacağız. Bu delilik değil aksine zekilik belirtisidir. İnsan kendi kendine gelmediğinde ( olumsuz anlamda ) delilir. Öncesi mutsuzluk, sonrası değersizlik, daha sonra hiçlik.. Hiçlikten kastım  Nasreddin hocanın kıssadan hissesinde ki " Hiçlik " değil elbette. Daha negatif daha eksilere inmek belirmek istediğim.. Umarım İnsan olabilmeyi ilk önce kendimizde öğrenebiliriz. Kendimize sorduğumuz soruların cevabını sadece kendimiz verebiliriz.. Ve son olarak geleceğe " VEDA " etmemek için bugünü, hemen kendimize bir kalem ve kağıt yardımıyla sormalıyız.. Tek çözüm sormak. En önemlisi ise "İlk kendimize "... İlklerimize..

Sürç-i lisan ettiysek af ola..,





Bu Blogda Ara